 |
Ziyaretçiler: 2, Üyeler: 0 ...
en çok ziyaretçi: 49 (Üyeler: 0, Ziyaretçiler: 49) tarih : 22 May : 04:59
Üyeler: 478 En yeni üye: özge polat |
 |
 |
Bu sayfa bugün ... toplam: 0 tek: 0
Bu sayfa genel ... toplam: 82125 tek: 39113
Site ... toplam: 561986 tek: 62244 |
 |
 |
- HY
[ 0 yıl, 2 ay, 1 hafta, 3 gün, 14 saat, 34 dk., 42 sn. önce ] - Ali sarilar
[ 0 yıl, 3 ay, 0 hafta, 3 gün, 23 saat, 45 dk., 53 sn. önce ] - Çiko
[ 0 yıl, 3 ay, 2 hafta, 3 gün, 4 saat, 56 dk., 49 sn. önce ] - Erhan
[ 0 yıl, 5 ay, 0 hafta, 0 gün, 2 saat, 32 dk., 57 sn. önce ] - Aktan Şahan
[ 0 yıl, 5 ay, 3 hafta, 1 gün, 9 saat, 13 dk., 49 sn. önce ] - mehmet sarilar
[ 0 yıl, 6 ay, 0 hafta, 6 gün, 13 saat, 56 dk., 54 sn. önce ] - İSKENDER
[ 0 yıl, 9 ay, 1 hafta, 5 gün, 10 saat, 29 dk., 13 sn. önce ] - sL8sdclidnd
[ 0 yıl, 10 ay, 2 hafta, 6 gün, 22 saat, 6 dk., 34 sn. önce ] - al9oalbbZ9
[ 1 yıl, 0 ay, 0 hafta, 4 gün, 22 saat, 0 dk., 57 sn. önce ] - al8yalbbI0
[ 1 yıl, 0 ay, 2 hafta, 1 gün, 14 saat, 12 dk., 54 sn. önce ]
|
 |
 |
Orta Asya steplerinden 1210 yılında yapılmakta olan yolculuk , Sarı Kadın ve çocukları için , Rumkale yakınlarında sona erdi. Bu toprakları yurt edinen Çepni Ailesi , zaman içerisinde çoğalarak , bölge de bir çok Çepni Köyünün oluşmasına zemin hazırladı. İçe dönük bir yaşantı ile , Asya Oğuz kültürünü günümüze kadar yaşatmayı başarabilen nadir yerleşim bölgelerinden birisi olarak günümüze geldiler. Ziyaret adı verilen kutlamalar , gelenek ve göreneklerin yaşatılmasında en önemli göstergelerden birisi olarak sıralanabilir. Ziyaret bölgesinde , gönüllerde yeşertilen Hayat Ağaçları var olduğu sürece Oğuz Çepni boyu bu toprakları yurt edinmeye devam edecektir.
|
 |
 |
 Oğuz Kaan Destanında , Oğuzhan yaşarken Boz Oklar ve Üç Oklar diye ikiye ayırdığı altı oğlu vr yirmi dört torunu olduğunu bildirilmektedir. Oğuz’un vefatı sonrası yerine Kün Han geçmiştir. Oğuz Atanın çok değer verdiği ve bilge bir kişi olan Irkıl Hoca , devletin devamlılığının sağlanması, ileride bir kargaşa meydan gelmemesi için, Oğuz Kaan’ın yirmi dört oğula birer lakap ve birer ongun ve hayvanlarına vurmaları için de birer damga tespit edilmesinin gerekli olduğu Kün Han’a söylemiştir. Kün han fikri beğenmiş ve Irkıl hocayı bu işi yapmak üzere görevlendirmiştir. Irkıl Hoca’nın da yirmi dört evladın her birine birer lakap, birer damga ve birer ongun tespit etmiştir. Bu kaynağa göre Çepni, Üç Oklar’ın en büyüğü olan Kök Han’ın dördüncü oğludur. İlk kez bu destanda Çepni’nin manası üzerinde durulmuş ve Çepni, ”Nerede düşman görse durmayıp savaşan” (Kandaki yağı göre, derhal savaşır ve çarpar. Bahadır) şeklinde tanıtılmıştır. Ongununun ”Sunkur: Umay”, Ülüşünün (şölendeki et payı), Sol karı yağrın, sol yanbaş olduğu belirtilmiş ve damgası verilmiştir. |
 |
| Sarılar.Cc Hakkında
Bu site , Türkmen Çepni Boyuna ait Sarılar Köyü'nün , Zengin kültürel dokusuna ait örnekler sunmak , Geçmiş ve geleceği üzerinde , sağlam Köprüler oluşturmak amacı ile kurulmuştur. Kültürel kesitler ve bölgeye ait güncel haberler dışında hiç bir vizyonu bulunmamaktadır. Ali Aktan Şahan
Üyelik için Lütfen İsim Soyadınızla Birlikte , Köy ve Lakabınızı belirtiniz.
 |
"Yüzünü güneşe çeviren insan gölge görmez." Helen Keller
|
 |
 | LAZ NEDİR ? ÇEPNİ DİLİ ÜZERİNE |  |  |  |
 | LAZ NEDİR ? ÇEPNİ DİLİ ÜZERİNE
Çepni Dilinde Laz , konuşulanı duyan , anlayan, ancak konuşamayan kimselere denilmektedir. Herhangi bir bedeni rahatsızlıktan uzak bu kişilerle karşılıklı sohbet edilemez. Halk arasında Laz kelimesi ile en cok karıştırılan kelime ağrazdır. Ancak ağraz kelimesi bedeni bir özürü içermektedir. Yöre halkı ile yaptığımız sohbetlerde , '' LAZ '' kelimesi genel olarak bu kültürün izlerini taşıyan herkes tarafından bilinmekte ve kullanılmaktadır. Göçler sırasında , Horasan üzerinden göç eden Çepniler , uzun süreli konaklamalar yaparak göç etmiştir. KAldığı bölgelerde , Farsça ve Arapça ile tanışmış, bu dillere aşina olmuşlardır. Ancak Millet olmanın yegane olmaz ise olmazı '' DİL '' göçlerde diğer dillerden etkilenmemiştir. Sadece güney sahasından Anadoluya akan Çepniler , bu coğrafyadaki milletlerin dillerini anlar , Ticari pazarlıklarda iletişim kurar olmuşlardır. Öyle ki , kuzey sahasından Anadolu'ya akan Çepni gurupları ise , bir anda karşılarına çıkan yabancı bir kültürler ve diller ile temas ettiler. Göç eden gurupların sayıca çokluğu ve savaşçı bir gurup olmaları karşısında , bilinmezliğin korkusunu yaşayan insanlar , dillerini anlayamadıkları bu guruplar karşısında , ağızları olmasına , bedeni bir engelleri olmamasına karşılık konuşamamışlardır. Çepniler ise , konuşamayan , ya da konuşabilsede anlaşılamayan bu az sayıda ki guruplara '' LAZ '' demişlerdir. Zaman içerisinde Anadolu'nun Türkleştirilmesinde rol oynayan Çepniler ile az sayıda ki bu guruplarla kaynaşmıştır. Kültürlerini , yanı sırada '' Lakaplarını '' tüm karadenizde ki yaşayan insanlara, sempatileri ile miras bırakan bu guruplarda , halen kullanılan farklı bir dilde bulunmaktadır. Ancak Laz'ca günümüzde çok rağbet görmeyen, karadeniz bölgesel kültürünün bir zenginliği olarak yaşamaktadır.Gönderen : Aktan Şahan tarih : Sunday 20 September 2009 - 21:29:05 |Bu öğe yorumlara kapalı |  |  |
 | Ali, bu gece örülü var, çülepen gelmiş,. / Ali, bu gece ayîni cem var, dede gelmiş. Ali, çülepen, bütün ernişleri bu gece örülüye bekliyor..gelmezsen yüzüne cihan karası çekilecek…(Alaysı) / Ali, dede, bütün alevileri bu gece ayîni ceme bekliyor…gelmezsen, dede, seni meclisten atacak..(Alaysı). Arıf arıf paylıhla / Yavaş yavaş arakla.. Bi bozlan halandı geldi ceğeye / Bir yabancı ile eve geldi girdi. Boz geliniş, seninle g(k)evikleşecekmiş / Yabancı gelince seninle konuşacakmış. Cabılı yayı(ğı)n üstünden paylıhla gel / Tereyağını yayığın üstünden arakla gel. Ele güne malamat olduk / Ele güne, herkese rezil olduk.. Erniş ceğeye vardı, moylanacak / Çepni eve gitti, işeyecek. Erniş halandı, bozun yanında / Çepni geliyor, yabancının yanında. Farazın elini ayağını küldün mü? / Koyunun elini ayağını bağladın mı? Ferazı eyerle, halanalım / Atı eyerle, gidelim. Gerez bir cedi nuharla, gidelim halandıralum./ Güzel bir keçi bul, gidelim çalalım/kaldıralım. Gücük işi yapmış / Pislemiş. Gücükle artık / Otur artık, kıçını yere koy... Harıbı nufarladın mı? / Koyunu gördün mü? Hontayı paylıhlayalım mı? / Buğdayı çalalım mı? Hökeli halandırıp sitginleyelim, masını mezleyelim. / Sığırı kaçırıp keselim, etini yiyelim. Hökeli sitginleyip mezleyelim. / Sığırı kesip yiyelim. İşler kepir / İşler yolunda. Kepir tosbağası kılıklı / Ufak tefek insan.(Alaysı) Manış halanıyo, nuharlamasın. / Yabancı geliyor görmesin. Manışı paylıhlayacağım, sen noharla / Yabancıyı çarpacağım, sen gözetle. Manışın yekeni mi tükenecek, zibiti arıf arıf kes.../ Yabancının, patronun parası mı tükenecek, (sen yoksa bunu mu düşünüyorsun) üzümü yavaş yavaş kes.. Mutaflıdan mutaflıya / Erkekden erkeğe. Nar erdi / Güneş battı, gece oldu , vaktimiz geldi. Nar erdi halanalım./ Vakit geldi, güneş battı gidelim. Oğlumu sağdıcımla askere sa(ğ)lıkladım /Oğlumu sağdıcımla askere yolladım,uğurladım. Saati geldi manış gabaktepeye halandı / Saati geldi sünni namaza gitti. Salıkla / Yürü, koş. Silik manışla halanıyo, fazla gevikleşmen./ Jandarma bir yabancıyla geliyor, fazla konuşmayın Tunataz gerez, halandıralım mı? / Kadın güzel, kaçıralım mı? Tunataz velekledi / Kadın doğurdu Yalazı tunataza verdim./ Tabancayı karıma verdim. Yazıcı gücüğü /Tavuk yumurtası. Yazıcı gücüğü, Vedat'ın uğur işi / Tavuk yumurtası Vedat’ın ilk hırsızlığı.
Çepni Şivesi Sözlüğü İçin Her zaman ki gibi Devamını oku yazısını tıklayalım
[ Devamını oku... ]
Gönderen : Aktan Şahan tarih : Friday 02 January 2009 - 09:03:34 |Bu öğe yorumlara kapalı |  |  |
 | YOL YAPIM ÇALIŞMALARINDA YOK OLAN KÜLTÜREL MİRAS |  |  |  |
 | YOL YAPIM ÇALIŞMALARINDA YOK OLAN KÜLTÜREL MİRAS
Gaziantep İli Yavuzeli İlçesi Sarılar Köyü sınırlarında bulunan Kaya Mezarlar , hiç bir inceleme , araştırma ve kazı çalışması yapılmadan , Gaziantep Rumkale Turizim Yolu yapım çalışmalarında , iş makinaları tarafından yok edildi. Tarihi bir beldeyi turizme kazandırmak ve yerli yabancı turistlere daha iyi hizmet sunmak için başlatılan yol çalışması ile bir diğer tarihi dokunun yok edilişi , bölge halkını çok üzdü. Bu tarihi eserlerin sessiz bir biçimde hafızalardan silinmesi , bölgenin zengin tarihi kimliğine büyük zararlar verdi.
Sarılar Köyünde yol boyu yürüyüşlerinde kimi zaman hikayelere , kimi zaman efsanelere konu olan tarihi mezarlar bölgede çokça bulunuyor. Ancak bu güne kadar üzerlerinde yeterli araştırma yapılmamış olup , herhangi bir koruma programı uygulanmamaktadır. Sonra ki yüzyıllarda saklanmak amacı ile kimi zaman ise çobanlar için barınak olarak kullanılmış tarihi eserler Devletimizin vazgeçilmez zenginlikleridir. Dileriz bu yok ediliş sonrası diğer zenginliklerimiz layık oldukları ilgiyi bundansonra görebilirler..
Kaya mezarları, toplumsal değeri yüksek kişiler için yapılmış, oyulmaya ve işlenmeye uygun kayalarda oluşturulmuş mezarlardır. Anadolu'da MÖ 3000'de başlayan ölüyü eve benzer bir mimari yapı içinde gömme adetinin izleri tarihsel zenginliklerimizdir.Gönderen : Aktan Şahan tarih : Monday 29 December 2008 - 21:57:39 |Bu öğe yorumlara kapalı |  |  |
 |  SİTE İÇİ GEZİNTİ İÇİN LÜTFEN ÜYELİK ALALIM Değerli arkadaşlar , Site üyelik alımlarında , ''İSİM'' , ''SOYADI'' , ''AİLE'' ,''LAKAP''bilgilerinizi lütfen eksiksiz giriniz Aksi durumda , ÜYELİKLERİ AKTİF edilmemektedir. ÜYELİK AKTİVASYONU 24 SAAT İÇİNDE YAPILMAKTADIR ''Yani bizim insanımız değilse veya bilgileri eksik girilmiş ise başvuruları iptal ediyorum !!'' Ali Aktan Şahan
Bu İnternet Sitesin de , Gelir elde etmeye yönelik hiç bir reklam yazı, logo , resim vs. kabul edilmez. Whether at this Website Revenue for obtaining any advertising text, logo, pictures, etc.. not accepted. Будь на этом сайте Выручка для получения любой рекламный текст, логотип, фотографии и т.д.. не принимаются. Ob in diesem Website-Einnahmen für den Erhalt jede Werbung Text, Logo, Fotos, etc.. nicht akzeptiert. Que ce soit à ce revenu de site Web pour obtenir le texte de la publicité, logo, images, etc. pas accepté. Sia in questo sito Web delle Entrate per ottenere qualsiasi testo pubblicitario, logo, immagini, ecc. non accettata.Gönderen : Aktan Şahan tarih : Thursday 30 October 2008 - 00:06:41 |Bu öğe yorumlara kapalı |  |  |
 | ÇELEMİ - ATALAR SU KÜLTÜRÜ |  |  |  |
 | Çelemi , Sarılar Köyüne yakın bir mesafede , Fırat Nehrinden yaklaşık 40 metre yukarıda , önünde küçük bir yapay havuz oluşturulmuş bir mağara idi. Bu mağara eğilerek girilebilen bir giriş sonrası , içerisinde 7, 8 metre uzunlukta 5,6 metre genişlikte büyük bir oda görünümlü kısma ulaşılıyordu. Karanlığa doğru giderek daralan ince uzun ve ileri kısımlarında bir insanın giremeyeceği kadar dar , derinliklerinde kaybolan bir mağara idi. Bu ince uzun tünelin içerisinden , bir kaynak suyu gelmekte , zaman içerisinde oluşturduğu yosunların kokuları mağaraya yayılmakta idi.
Yakın bir zamana kadar , Sarılar Köyü halkı Çepniler tarafından Fırat Nehri kıyısında, Mayıs ayının ikinci Pazar günü gidilen bir ziyaret alanı bulunmakta idi. Bu mağarada Çepni insanları , kurbanlar kesmekte ve niyaz ettiği mağara ve su aracılığı ile Allah’tan dileklerde bulunmakta, dualar etmekteydiler. Bölgede yapılan barajlar sonrası , sular yükselmiş Mağara baraj altında kalmıştır. Çelemi Mağara ziyareti 2000'li yılların ilk yıllarına kadar bölge, yıllar boyu Çepni Halkının toplu olarak belirli günlerde gittiği , yanı sıra adanan adaklar sonrası yakın aile bireylerinden oluşturulan topluluklarla , lokal olarak ziyaret alanı olarak kullanılmaya devam etmiştir.
Çelemi Mağara / Su Ziyaretine gidenler mağara duvarlarına taşlar yapıştırarak dileklerinin kabul edilip edilmeyeceğini sınamakta ve bu şekilde dileklerde bulunmaya devam etmekteydiler. Bu taşların yapışması için inanç çok önemli idi. Nitekim , inancı kuvvetli olanların taşlarının , adeta bir mıknatıs gibi yapıştığı söylencesi , bölge halkı Çepniler arasında sürekli konuşulurdu.
Aynı şekilde mağara ve civarına mumlar yakmakta , bu mumlar ile Allah'tan dileklerde bulunmaktaydılar. Yıl içerisinde dilekleri kabul görenler ile yeniden dileklerde bulunacaklar , Toplu olarak gidilen gün dışında da Çelemi Mağara Su ziyaretine gitmekteydiler.
Kesilen kurbanlar , toplu yemekler yapılarak birlikte yenilmekte , zengin ve fakir kavramı bir kenara itilerek,eşit ve kardeşçe bir ortamda zaman geçirilmekteydi.Yine aynı şekilde mağara içerisinde ki gölde , el ve yüzler yıkanarak , hastalık ve dertlerden korunmaya çalışılırdı.
Halkın bir araya gelmesi ile büyükler , önemli konular hakkında birlikte müzakere ederler , dargınları barıştırır , ortaklaşa yapılacak İMECE işleri için karar alırlardı. Burada büyükler tarafından , çocukları için alınacak evlilik kararları , daha makbul sayılırdı.
Türklerin İslam inancı içerisinde yer bulan Mağara Kültü , kutsallığını korumuş , inançların yönlendirmesi ile ,doğru sözlü olmak , ikrardan dönmemek gibi konularda Halk kültürünüde olumlu olarak etkilemeye devam etmiştir.
Türklerde Mağara ve Atalar Kültürü; Hunlar Ongın Irmağı civarında ,Kök Türkler ve Uygurlar Tamir Irmağı kıyısında , her mayıs ayının ikinci haftasında , Gök Tanrı'ya, Atalara , at ve koyun kurban ederlerdi. Yine Sonbaharda Tai’linde aynı törenler yapılırdı. Kurban olarak aygır ve koç kullanılırdı; yani kurbanlar, hayvanların erkeklerinden olurdu. Çin kaynaklarından öğrenildiğine göre, Asya Büyük Hun Kaganlığı çağında Türkler arasında kutsal bir Ata Mağarası inancı vardı. Yılın aynı günü Kağan başkanlığında ve büyük törenlerle mağara ziyaret edilirdi . Halk , Kamlar eşliğinde bu mağaralarda kurbanlar keser , dileklerde bulunurdu.Mağara duvarlarına , Atalardan istedikleri dileklerin kabul edilip edilmediğini anlamak için taşlar yapıştırırlar dı. Taş mağara duvarına yapışır ise dileklerinin kabul olacağına inanırlardı. Yine mağaraların içinde çıralar yakarak ortamı aydınlatırlar , bu hizmetleri karşılığında korunacaklarına ve bereket kazanacaklarına inanırlardı. Etrafa kutlu kayın ve meşe ağaçları dikerek mağara civarını kutlu ormanlar ile dokurlardı.Kök Türk Devleti'nin yıkılmasından sonra, 748 yılında
[ Devamını oku... ]
Gönderen : aktan tarih : Wednesday 22 October 2008 - 00:54:13 |Bu öğe yorumlara kapalı |  |  |
 | OZ , OZ TAMGASI , OZMAK , OZAMAK , OZAN |  |  |  |
 | Çepniler ve Çepni Kültürü ; O Z A N
Alemde her şey dönmektedir. Atom çekirdeklerinden , samanyoluna kadar kusursuzca bir ahenk vardır.
Bu kusursuzlukta ibadette Sema eder , Semah döner dervişler.. Gökyüzüne elleri ve yüzleri yönelmiş , yaratıcıyı arzularlar.. Yüce bir kavuşma arzusu içerisinde. Vakti zaman geldiğinde , ten candan ayrılıp , uçmaya vardığında , bitecektir bu hasret..
Son helalleşmelerden sonra , Dardan çıkarılıp , Göğe çekilende , geride bıraktıklarına yeniden merhaba demek için bir vedadır adına yapılan Cemler… Hoş geldine gelir Atalar , hoş geldine gelir kendisini tanıyanlar, sonra biter hasret… Işık kaynağına çekilmiştir yeniden parlayana… Yaşamaktayken dedesinden dinlediği , Ali gitti Veli geldi değil midir.?
Bir barış güvercini olur kimi zaman , müjdeci kelebeğidir bazen adı… Kah gökyüzünde , kah evlerde…
Türlü donlar girmiştir, çok ta hasretlik çekmiştir akıp giden zamanda.. Katı yükseklerde uçar Pir Sultanın dizelerinde.
Ozuna dönmüştür ancak görevi bitmemiştir…Uzuna dönmek gerekir, görev böylecedir…
Dört ana unsur vardır.. Su, Ateş , Hava , Toprak. Cemre her yılın son dört çarşambası düşer ve Tabiat canlanır. Bir ağacın dalında dokuz meyveden , dördü yasak meyve durur.. Dört mevsimdir koca sene… Ay Dört evreden geçer… İlki İlk dördün ile başlar… Sonra Dolunay olur..
Dört büyük din, Dört Büyük Kitap , Dört Büyük Peygamber.. Dört kapısı vardır divanın, Kırk makamı.. Dünya dört aşamadadır , Tarikat , Şeriat , Marifet , Hakikat ,
Dört yerden eser rüzgarlar… Kurt ağzını bağlarken Candaşım , Dört yöne haber salar…
Dünyanın dört köşesine yayılmıştır atlılarımız. Kuzeye Kara , Güneye Kızıl , Doğuya Boz , Batıya Beyaz atlılar… Dört ana yönden , dört ana döndü vardır sürekli , tıpkı yaşantımızı anlatır gibi..
Bu git geller bitmez hiçbir zaman.. Malazgiritten önce de geldik Anadolu’ya kaç devran… Oz Tamgamızda , bu döngü üzerinden , Tengri anlatılmaya çalışılmıştır. İşin Özü budur..
Bu yüzden adı Oz Tamgasıdır.. Deyişlerimizde , ağıtlarımızda farklı bir harmoni vardır.. Ne kadar çok sevsekte başka şarkıları , deyişlerimizin bilinç altımızda ki kodlarla bizde yarattığı hisler bambaşka olur.. Bu döngüyü notalar yardımı ile kana kana içeriz.. Yaşarız..
Bu yüzden Çepni düğünlerinde ağıt çalar , bir yandan da oynarız.. Kayboluş yoktur çünki , var oluş gerçekleşmişse , yok oluş imkansızdır.. Gidenlerle , Dar Cemlerinde ebedi vedalaşma yoktur. Helalleşme vardır..
Açık algılarımızda yitirdiklerimizi sürekli hissederiz.. Yanımızda gibi düğünlerde , yitirilenlere ve Atalara eşlik ederiz.. Bu ilahi döngü duyguları bizlere yaşatan kutlu kişilere de Oz’an deriz.
İşte bu sebeple , en başından beri bizim Ozanımız diyorum , Bizim Ozanlarımız dışında Mızrap tutan el tanımıyorum
Benim varlığımı anlatan ile sadece bugünümü anlatanı nasıl karşılaştırabilirim ki.. ?
Ali Aktan Şahan 12.04.2014
|  |
|
 |

Ilıcak su kaynağından bir yudum suyu , Kaya Hardalınının tadını , Fıstık Ağaçlarının esintisi ile gelen tertemiz havayı , Baharda açan çiçeklerin çeşit çeşit kokusunu ,
Hayatlarının son demlerinde , bir kez daha duyumsamak istediği halde , buna imkan bulamamış, Tüm Canlar'a ithaf edilmiştir

Ilıcak'ı su kaynağını hepimiz için simge yapan şey , Dayanışmamızdır , Ortak değerlerimizdir, Hatıralarımızdır, Çok daha güzel su kaynakları varken dünyada , Bizim için eğer Ilıcak Önemli idi ise , bunun altında yatan sebeb kaynağın kendisi olamaz , Şeklen artık olmamasına rağmen , hala adı konuşulabiliyor ,
Bize güzel görünen şey , aslında ne fıstık ağaçları , ne de kırmızı toprak Bizlere güzel görünen , ne saylak taşları , ne de Ilıcak ...
BİRBİRİMİZİZ ,
Bizim sevdalarımızın üzerine kimse baraj da kuramaz !! |
 |
|