Haber Öğesi : ÇELEMİ - ATALAR SU KÜLTÜRÜ
(Kategori: Çepni Kültürü)
Gönderen aktan
Wednesday 22 October 2008 - 00:54:13
Çelemi , Sarılar Köyüne yakın bir mesafede , Fırat Nehrinden yaklaşık 40 metre yukarıda , önünde küçük bir yapay havuz oluşturulmuş bir mağara idi. Bu mağara eğilerek girilebilen bir giriş sonrası , içerisinde 7, 8 metre uzunlukta 5,6 metre genişlikte büyük bir oda görünümlü kısma ulaşılıyordu. Karanlığa doğru giderek daralan ince uzun ve ileri kısımlarında bir insanın giremeyeceği kadar dar , derinliklerinde kaybolan bir mağara idi. Bu ince uzun tünelin içerisinden , bir kaynak suyu gelmekte , zaman içerisinde oluşturduğu yosunların kokuları mağaraya yayılmakta idi.
Yakın bir zamana kadar , Sarılar Köyü halkı Çepniler tarafından Fırat Nehri kıyısında, Mayıs ayının ikinci Pazar günü gidilen bir ziyaret alanı bulunmakta idi. Bu mağarada Çepni insanları , kurbanlar kesmekte ve niyaz ettiği mağara ve su aracılığı ile Allah’tan dileklerde bulunmakta, dualar etmekteydiler. Bölgede yapılan barajlar sonrası , sular yükselmiş Mağara baraj altında kalmıştır. Çelemi Mağara ziyareti 2000'li yılların ilk yıllarına kadar bölge, yıllar boyu Çepni Halkının toplu olarak belirli günlerde gittiği , yanı sıra adanan adaklar sonrası yakın aile bireylerinden oluşturulan topluluklarla , lokal olarak ziyaret alanı olarak kullanılmaya devam etmiştir.
Çelemi Mağara / Su Ziyaretine gidenler mağara duvarlarına taşlar yapıştırarak dileklerinin kabul edilip edilmeyeceğini sınamakta ve bu şekilde dileklerde bulunmaya devam etmekteydiler. Bu taşların yapışması için inanç çok önemli idi. Nitekim , inancı kuvvetli olanların taşlarının , adeta bir mıknatıs gibi yapıştığı söylencesi , bölge halkı Çepniler arasında sürekli konuşulurdu.
Aynı şekilde mağara ve civarına mumlar yakmakta , bu mumlar ile Allah'tan dileklerde bulunmaktaydılar. Yıl içerisinde dilekleri kabul görenler ile yeniden dileklerde bulunacaklar , Toplu olarak gidilen gün dışında da Çelemi Mağara Su ziyaretine gitmekteydiler.
Kesilen kurbanlar , toplu yemekler yapılarak birlikte yenilmekte , zengin ve fakir kavramı bir kenara itilerek,eşit ve kardeşçe bir ortamda zaman geçirilmekteydi.Yine aynı şekilde mağara içerisinde ki gölde , el ve yüzler yıkanarak , hastalık ve dertlerden korunmaya çalışılırdı.
Halkın bir araya gelmesi ile büyükler , önemli konular hakkında birlikte müzakere ederler , dargınları barıştırır , ortaklaşa yapılacak İMECE işleri için karar alırlardı. Burada büyükler tarafından , çocukları için alınacak evlilik kararları , daha makbul sayılırdı.
Türklerin İslam inancı içerisinde yer bulan Mağara Kültü , kutsallığını korumuş , inançların yönlendirmesi ile ,doğru sözlü olmak , ikrardan dönmemek gibi konularda Halk kültürünüde olumlu olarak etkilemeye devam etmiştir.
Türklerde Mağara ve Atalar Kültürü;
Hunlar Ongın Irmağı civarında ,Kök Türkler ve Uygurlar Tamir Irmağı kıyısında , her mayıs ayının ikinci haftasında , Gök Tanrı'ya, Atalara , at ve koyun kurban ederlerdi. Yine Sonbaharda Tai’linde aynı törenler yapılırdı. Kurban olarak aygır ve koç kullanılırdı; yani kurbanlar, hayvanların erkeklerinden olurdu. Çin kaynaklarından öğrenildiğine göre, Asya Büyük Hun Kaganlığı çağında Türkler arasında kutsal bir Ata Mağarası inancı vardı. Yılın aynı günü Kağan başkanlığında ve büyük törenlerle mağara ziyaret edilirdi . Halk , Kamlar eşliğinde bu mağaralarda kurbanlar keser , dileklerde bulunurdu.Mağara duvarlarına , Atalardan istedikleri dileklerin kabul edilip edilmediğini anlamak için
taşlar yapıştırırlar dı. Taş mağara duvarına yapışır ise dileklerinin kabul olacağına inanırlardı. Yine mağaraların içinde çıralar yakarak ortamı aydınlatırlar , bu hizmetleri karşılığında korunacaklarına ve bereket kazanacaklarına inanırlardı. Etrafa kutlu kayın ve meşe ağaçları
dikerek mağara civarını kutlu ormanlar ile dokurlardı.Kök Türk Devleti'nin yıkılmasından sonra, 748 yılında
ulusun da katıldığı Atalar Mezarlığı'ndaki kurultayda Türk devletinin başına Uygurlar geçmiştir. Bu olay, Terhin ve Şine-Usu yazıtlarında şöyle anlatılmaktadır;
İt yılında Üç Karluklar kötü düşünüp kaçtılar. Batıya On Oklar'a sığındılar; orada onlara tabi oldular... Üç Karluklar, domuz yılında , Tokuz Tatarlar, tokuz buyruk, bin komutan ve halk ayağa Kalkarak, Köl Bilge'ye maruzatta bulundular:Atalarımızın ünü vardır.Ötüken ülkesi sizde, yönetin; demişlerdir. Tay Bilge Tutuk orada yabgu atanmıştır.Ondan sonra sıçan yılında Atalar Mezarlığı'nda ; Güç, halktır; denmiş. Halk da ;Atalar mezarı sizde, gücün kaynağı sudur; diyerek ayağa kalkmışlar ve kagan tayin etmişlerdir.
Yazıttaki bu kayıt, Kutlu Atalar Mağarası'nın ve Türk atalarının gerçek mezarlarının bulunduğunu göstermektedir. Buradan çıkan bir başka sonuç ise, Atalar Mezarlığı'na sahip olmanın hükümdarlık belirtisi olmasıdır. Öteki Türk topluluklarında da Ata Mağarası'nın izlerini görürüz. Mesela Z. Kazvinî, Karluklar'ın Yedi-su bölgesinde tapınaklarının bulunduğunu, bu tapınağın duvarlarında daha önce yaş[.........]ış hanların (atalar) resimlerinin çizili olduğunu kaydetmektedir. Bir örnek de Tuna Bulgarları'ndan verilebilir: Tuna Bulgar Türkleri'nin dini merkezleri olan Madara'daki(Bulgaristan'da,Şumnu'nun doğusunda)kayalıklarda pek çok mağara vardır. Bu mağaraların yakınlarında BulgarTürkleri'nden kalma bina kalıntılarına rastlanmıştır. Mağaraların 50 m yükseklikte olan birinde,Eski Türk (Orkun) Yazısı ile yazılmış yazılar bulunmuştur Bu mağaralar bize, eski Orta AsyaTürk devletlerindeki Ata mağarası geleneğini
hatırlatmaktadır.
Çin kaynakları Kök Türkler zamanındaki Ata Mağarası inancı üzerine şu bilgileri verirler:
Kaganın çadırı Ötüken dağındadır; kapısı doğuya bakar. Her yıl boy başbuğları ile birlikte atalarının mağarasına kurban sunar. Beşinci ayın 10-20. günleri arasında T'ojen ırmağının kıyısında toplanarak Tanrı'ya kurban keserler. Ötüken [Çince: Tu-chin] dağının 500 mil batısında yüksek bir dağ vardır. Bu dağın üzerinde ağaç ve ot yoktur. Burasına ;Bodın inli;[Çince: Po-teng-ning-li]derler ki ;ülkenin koruyucusu olan ruh; anlamına gelir. Batı Kök Türkleri de her yılın beşinci ayının sekizinci günü toplanarak kurban yaparlar.
Ayrıca her yıl Atalar Mağarası'na yüksek bir memur yollayarak kurban sunarlar.
Eski Türkler'in, Ata Mağarası'nda adlarına tören yapıp kurban kestikleri bu ataları anlamak için Türkler'in ortaya çıkışını anlatan Bozkurt Efsanesi'ne dönmek gerekir. Bu efsaneye göre Türkler, düşman ordularınca yenilgiye uğratılırlar ve herkes öldürülür; yalnızca on yaşında bir çocuk sağ kalır. Düşman askerleri bu çocuğu, kollarını ve ayaklarını keserek bir bataklığa atarlar. Bir dişi bozkurt çocuğu bulup kurtarır ve düşmandan kaçırarak Altay dağlarında bir mağarada saklar; mağaranın içinde büyük bir ova vardır. Daha sonra çocuk büyür ve bozkurttan 10 oğlu olur. Bu çocuklar da dışarıdan kızarla evlenirler.
Sonuçta Türkler yeniden çoğalırlar ve mağaradan çıkarak atalarının öcünü alırlar..
Bu Ata Mağarası törenlerinin Hunlar çağında da yapıldığını göz önüne aldığımızda, Bozkurt Efsanesi/Destanı'nın sadece Kök Türkler zamanında değil Hunlar döneminde de (belki çok daha önceleri de) Türkler arasında yaygın olduğu kanısına varmak gerekir..
Çin kaynakları Bozkurt Destanı'ndaki dişi kurdun çocuğu gizlediği mağaranın, Kao-ch'ang'ın kuzeydoğusundaki dağlarda yani Altay'ın merkezinde bulunduğunu kaydederler. İçinde kuru otların bulunduğu bir düzlüğün yer aldığı bu mağaranın dört bir yanı dağlarla çevrilidir.
Memlükler döneminde Mısır'da yaşayan Türk tarihçisi Aybek üd Devâdârî'nin Türkler'in kökeni üzerine anlattığı Aya-Ata'm Efsanesi'nde mağarada türemiş ata motifi vardır. Ay-Ata'm Efsanesi'ne göre Türkler'in ilk atası olan Ay-Ata, bir mağarada meydana gelmiştir. Bu mağara Ay-Ata'ya -Aybek üd Devâdârî'nin ifadesine göre- bir ana rahmi görevi yapmıştır.
Bir diğer çalışmada kullanılan bilgilerde , Prof. Dr. Salim KOCA
Tarihî kayıtlara göre, Türklerin Hunlardan beri bayram ve festival türünden birçok tören ve faaliyetleri vardı. Meselâ, Hun Türkleri beşinci ayda, yani ilkbaharda "Lung-cınğ" adı verilen yerde topluca büyük bir bayram yapmaktaydılar. Bu bayramda hem inançla ilgili âdetler yerine getirilmekte, hem de türlü müsabakalar düzenlenmekteydi. Dinî âdet olarak evrenin yaratıcısı "Gök Tanrı" ve kutsal sayılan "yer" için at kurban edilmekteydi (De Groot 1921: 59).1 Bundan sonra bayramın müsabaka ve eğlence kısmına geçiliyordu. Bu kısımda Türklerin en çok sevdikleri bir spor türü olan at yarışları yapılıyordu. At yarışları sekizinci ayda, yani sonbaharda bir kere daha tekrarlanmaktaydı. Yarış kulvarı olarak da bir ormanın etrafı veya yere çakılmış ve işaret vazifesi gören ağaç dalları ile belirlenmiş bir mekân seçilmekteydi. (Eberhard 1942: 76)
Hunlarınkine benzer bayram ve festivallere Göktürklerde de rastlanmaktadır. Göktürkler, her yıl belirli bir zamanda "ecdat mağarası"nda atalarına kurban kesiyorlardı. Onlar aynı şekilde bayram kutlamalarına da, beşinci ayın ikinci yarısında "Gök Tanrı" ve "kutsal yer ve su" için kurban kesmekle başlıyorlardı. Kurbandan sonra da topluca eğlenceye geçilmekteydi. Özellikle kızlar, ayak topu (tepük=futbol) oynamaktaydı. Herkes kımız içmekteydi. Bundan sonra da şarkılar söylenmekteydi. (Eberhard 1942: 87; Liu Mau-tsai 1958: 42).2
Burada dikkati çeken bir husus vardır. Türklerde bayram kutlamalarına toplumun hemen hemen her kesimi katılıyordu. Üstelik bu katılış seyirci olarak da değildi. Meselâ genç kızlar, bugün genellikle erkeklerin oynadığı ayak topu oyununu (futbol) bizzat kendileri oynamışlardır.
Aynı bayram ve festivaller, Uygur Türkleri'nde de vardı. 450 yılında Uygur Türklerinden 5 grup birleşerek, Çin'in kuzeyinde büyük bir tören yapmışlardır. Onlar, bu törende önce "Gök Tanrı"ya kurban sunmuşlar, sonra da şarkılar söyleyerek eğlenmişlerdir (Eberhard 1942: 73). alıntılarını kullanmıştır.
Haberin kaynağı : Sarılar Köyü Çepni Dostluk ve Kardeşlik Sitesi
( http://www.sarilar.cc/news.php?extend.1 )